25 Eylül 2011 Pazar

Sezon Başlarken Diziler

Müjdeler olsun! Bu hafta itibari ile dizilerimiz yavaş yavaş geri dönmeye başladı..Kendi adıma konuşursam; pazartesi (bizim için salı günü) How I Met Your Mother ve perşembe (cuma) The Big Bang Theory ile startı vermiş bulunmaktayım..Hazır başlamışken, ufak bir değerlendirme yapmak istiyorum sezon hakkında..Bu sene, ayıptır söylemesi 11 diziyi takip etmeyi düşünüyorum (yazıyla on bir!!!)...Sayı "birazcık" fazla gibi görünse de bunlardan sadece 5'ini güncel olarak takip edip- diğerlerini sene sonunda toplu izleyeceğim nasıl olsa diye kendimi teselli ediyorum..Hem bu 5 diziden 2'sinin en geç Aralık ayında biteceğini, diğerlerinin de habire ara vereceğini düşünürsek; hafta başına taş çatlasa 2-3 bölüm düşer herhalde..Fazla değil..Sakinleş...sakinleş :) (DİKKAT SPOILER BAŞLANGICI!!!)

1-How I Met Your Mother (başladı) :

Her ne kadar son sezonlarında eski günlerini mumla aratsa da, himym bu sene de güncel takip edeceğim dizilerden biri..Fena alışmışım bu beşliye, ne yapalım :) 7. sezona da umut verici bir şekilde başladılar hani..Bayılarak izledim :) Umarım sezon-başı gazı değildir, devam eder bu yükseliş..İkinci bölümün sonundaki Ashley Williams süprizine değinmiyorum bile...O an Ted'den daha fazla şaşırdım..Meğer Ashley'ciğim bana bile haber vermeden, diziye dahil olmuş, ehe ehe.. Hazırlıksız yakalandım...En az 4-5 bölüm dizide kalacağını düşünürsek, bu bile yeterli benim için :)


2-House MD (3 Ekim) :
Bu seneki en "ağır top"um House..Geçen sezonki finalin ardından müthiş bir başlangıcın (belki de sezonun) bizi beklediğini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok..House'un hapiste olacağı söylentileri var ki, off of..6. sezon başlangıcı gibi efsane bir başlangıç neden olmasın? Lisa Edelstein'in diziden ayrılması -kayıp gibi gözükse de- başka bir artı olabilir...House'un, bizi hayalkırıklığına uğratan-sıkıcı "ilişki adamlığı"ndan çıkıp, sevdiğimiz huysuz-depresif haline geri dönmesi demek bu..Güzel bir olay bence..İnşallah senaristler Cuddy'nin yerine, ona çok benzeyen bir müdürü diziye dahil etme hatasına düşmezler..Fazla ihtimal vermesem de bu olasılıktan tırsmıyor değilim..Önümüzdeki pazartesi günü her şeyin mümkün olabileceği bir prömiyer bizi bekliyor..House MD yüzümü kara çıkartmaz inşallah :)


3-South Park (5 Ekim) :
Hakkında konuşmaya gerek bile duymuyorum..15 senedir hiç değişmeden güzel bir şekilde devam ediyorlar zaten..Bu kasabayı ve dört çocuğu her zamanki gibi takip edeceğim tabii ki..Sezonun ilk yarısınnda, kendilerine has tarzları ile hüzünlü sayılabilecek bir kapanış yapmışlardı..Muhtemelen gelecek iki bölüm de bu konu ile ilgili olacak..Son sezonlarda, Matt ile Trey'in üçleme merakının arttığını görüyoruz..Daha sonra 5 bölüm daha yayınlayarak ve sezonu bitirecekler..Yetmese de hiç olmamasından iyidir...


4-The Big Bang Theory (başladı) :
Geçen sene "entresan" bir noktada bırakmıştı TBBT...Raj ile Penny'nin "komik" durumlarını sezon boyunca bolca göreceğiz herhalde..Tabii bu dizi için olaylar pek de önemli değil..Zayıf olan olaylardan çok, karakterleri sevdiğim için takip ediyorum..Ara sıra tv'de denk geldiğimde izlediğim sıkıcı bir sit-com olarak başlayıp (ilk iki sezon), bu günlere gelmesi takdir edilesi..Bu durumda aslan payı tabii ki Sheldon Cooper ve O'na hayat veren Jim Parsons'ın..Haftada 22 dakika TBBT ile rahatlamak çok iyi olacak :)


5-Two And Half Man:
Bu sezon düzenli olarak takip edeceğim son dizi 2,5 adam..Ancak diğerlerinden farklı olarak kendisini tv üzerinden -bir önceki sezonu- takip edeceğim..Sebebi malum..Charlie Sheen'nin olaylı son sezonu merak ettim..O bitince ardından birkaç bölüm de A.Kutcher'ı izlerim internetten..Daha fazlasına dayanabileceğimi sanmıyorum..Sonrasını arada sırada tv'de denk gelirsem -ve işim yoksa- izlerim..Eski günlerdeki gibi..


6-Spartacus Blood And Sand:
Her ne kadar Andy'siz bir garip olacaksa da.....Umarım Liam Mcintyre Spartacus'ün hakkını verir..Şu an başlangıç tarihi belli değil...


7-Walking Dead (16 Ekim):
İlk sezondaki 6 bölüm ile tadı damağımızda kalmıştı...Süper bir dizi olmasa da, o zombiler için bile izlenir :) Yeni sezon fragmanı da fena değil...Ayrıca 2. sezonun en az bir bölümünü Stephen King'in yazacağı söyleniyor..Bu dizi ile Stephen'ın birleşimi nasıl olacak, merakla bekliyorum :)


8-Dexter (2 Ekim):
Dexter'ı güncel olarak takip etmiyorsam tek sebebi bekleyemememdir :) Bölüm sonunda meraklanıp, bir hafta boyunca onu düşünmektense, biriktirip topluca izlemek daha hayırlı :) Yine bomba gibi bir sezonun bizi beklediğinden adım gibi eminim...Slogan da süper :) Sevgili Dexter'ımız geçen seneki "ortak" işini bırakıp, yine tek başına olacak sanırım..Yardım almadan, aynı anda nasıl iyi bir baba ve iyi bir katil olacak, hep beraber göreceğiz...Bu sene toplu izleyemek için en fazla can attığım dizi Dexter..Sanırım finalin yayınlanacağı gün oturup izleyeceğim tüm sezonu :)


9-The IT Crowd:
Bu sene yayınlanıp yayınlanmayacağını bilmiyorum..Ama yayınlanmazsa diye yapımcılara/senaristlere şimdiden laflar hazırladım :) Zaten 6 bölümcük bir şey..Koca bir sezonu neredeyse türk dizilerinin bir bölümüne eşit..Hala yetiştirilemiyorsa ayıp...Bi'el atalım lütfen bu süper diziye :)


10-Parks And Recreation (22 Eylül):
İlk sezonu fena sayılmazdı..İkinci sezonu departmanın "sıcak" ortamı için izlenilebilirdi..Üçüncü sezon fiyaskoydu..Dördüncü sezonu Aubrey Plaza ve Nick Offerman için izleyebilirim..Çakma The Office :)


11-Shameless (8 Ocak):
İzleyip izlemeyeceğimi pek bilmiyorum..O zamanki ruh halime bağlı olacak büyük ihtimal...Büyük bir gazla başlasam da, beklentilerimin altında kalan bir ilk sezonu vardı..Tamam..Güzel bir olay örgüsü var..Müzikleri süper..Karakterlerin hepsi ince ince işlenmiş..Mandy taş :) Ancak ısınamadım..Dizide soğuk olan birşeyler var..Yine de son bir şansı hakediyor...

30 Ağustos 2011 Salı

Bayram-Tatil Filan :)


Sev-gi-li o-kur...Bu bir bant kay-dı-dır...Ehehehe...Bunu söylemeyi hep istemiştim, bugüne kısmetmiş..Neyse...Tatil münasebeti ile 1 hafta kadar olamayacağım burada (sanki çok fazla oluyordum da, peeh)..Bayram notunu da önceden planlayıp bloga iliştirivereyim dedim..Fotoğrafın esprisi de birazcık bayatladı ama olsun (twilight'ın modası geçti sanırım?)..Yeni resim bulacak zamanım olmadı..Picasa web arşivimden bulup çıkardım işte..Ehehehe..Hepinizin ramazan/şeker bayramını en içten dileklerimle kutlarım..Ehehehe...

12 Ağustos 2011 Cuma

O değil de seni seviyorum...

" gittin benden.
niye gittin bilinmez, vardır geçerli bir sebebin.
biriyleymişsin öyle diyorlar, doğrudur.
aşk-meşk mevzularında hesap sorulmaz kimseye...
neden denmez...

iyi ki geldin ama... iyi ki gelmişsin yani...
çok iyi geldin bana...

duymak isterdim, anlık da olsa benim de sana iyi geldiğimi...
iyi ki geldiğimi hayatına...
gitmesini de bilirim...

her neyse, gereksiz uzattım...

seni seviyorum  "


dün gece yatarken, nedensiz aklıma takıldı bu şiir..adının, yazarının kim olduğunu bilmiyorum...yıllar önce ekşisözlük'te okumuştum yanlış hatırlamıyorsam..bugün google'dan aratınca tek kopyasının eski blogumda olduğunu gördüm..garip bir his, başka hiçbir yerde yok..bir daha paylaşmak istedim...nedensiz (valla)

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Ramazan ile İlgili Öylesine, Saçma Bir Yazı

 Ramazan geldi, hoş geldi...Bugünle beraber 8 günü geride bırakıyoruz...Bu 8 günde anladım ki, "postmodern" ramazan geleneklerimiz var artık..Henüz "gelenek" olarak adlandırılmıyorlar ama bir-iki nesil sonra birçoğunun öyle olacağını tahmin ediyorum..Öyle olmasalar neden her yıl ısrarla tekrar edilsinler ki? Örnek vermek gerekirse, 11 ay boyunca bizi hayallerimizin peşinden gitmeye, hayatımızı "çılgınca" yaşamaya davet eden reklamların birden çark edip, aslında mutluluğun -diğer aylarda hiç gözükmeyen- aile büyükleri ile beraber aç karnına kola içmek olduğunu söylemeleri bu post-modern geleneklerimizden birisi..Öyle olmasa her sene ısrarla, artık dalga geçilen bu reklamlar yayınlanmazdı..Milyonlarca dolarlık reklam veren firmaların bu kadar salak olduklarını sanmıyorum...Herşey geleneği yaşatmak için tabii ki!

 Bu durum sadece reklamlarla da sınırlı değil ayrıca..Birçok tv programı ve insan da bu geleneği devam ettirmek için var gücüyle çalışıyor..Yanlış anlaşılmasın..Kimseye "sen nasıl dinle ilgilenirsin? pis kafir" demiyorum..Kimsenin inancını sorgulayamam..Birilerine şirin gözükmek amacı ile "oynadığı" çok belli olan şahısları -şahsen- sevemiyorum sadece...Çıkıp dinlere ana avrat küfretseler daha çok saygı duyarım..

 Bir de "anarşik ergenler" var mesela..Onları da sevemiyorum..Sahura kadar oturup, sonra akşama kadar yatıp her yerde bununla övünen gençlerimizden bahsediyorum...Facebook sayfam "saat bilmem kaç hala ayaktayım, tüm gün yatıcam ehehehühüe" diyen "marjinaller" ile doldu..Sanırım "aaa xcan ne kadar farklııı, ramazan ayı bitince hemen ona vermeliyim" denildiğini zannediyorlar..Bir an önce yok edilmeli bu veletler (bu katliam sırasında "iftara son 1 saat 7 dakika :)" duyurularını yapan fahri saatçalarlar da aradan çıkarılırsa memnun olurum)...

 Gelenek haline gelmiş geyikleri de unutmamak lazım..En popüleri de "hadi biz klimanın karşısında oturuyoruz, bu sıcakta tarlada çalışırken oruç tutanlar ne yapıyor?" geyiği..5 günde kaç kere duyduğumu sayamadım..Bunun yanında bolca "acıkmadım da çok susadım, şimdi buz gibi bir su olsa..." ve  "açlık ve susuzluk değil de en çok sigarasızlık yoruyo beni" geyiklerini duydum..Yaşı kemale ermiş insanlar ise daha çok" eskiden davulcular mani söylerdi, şimdi dan dun vuruyorlar davula nıck nıck nıck" geyiğini tercih ediyor..Bu geyiklerin kendiliğinden ortaya çıktığını sanmıyorum..Bunları gelenekselleştirmek için gizliden çalışan birileri var bence.."Mahalleden 60 yaş üstü bütün insanları topladınız mı? Hah..Bakın amcacığım/teyzeciğim..Yeni bir gelenek oluşturuyoruz..Bu geyiği her gördüğünüz kişiyle yapacaksınız..Yoksa evinizi yakarım"

 Bunlar buzdağının görünen kısmı..Daha bahsetmediğim bir çok post-modern geleneğimiz var..."Oruç musun" diye soru sorma ve bu soruya "hayır namazım" ya da "hayır xcan'ım" cevabı verme geleneği...Oruç tutmayanlara saldırma-kafir deme/tutanlara yobaz deme geleneği...Bu sene henüz göremesem de Çağrı filmi..Dini programlara bağlanıp "hocam cinsel ilişki ile oruç açılır mı", "hocam oruçluyken diş fırçalayabiliyor muyuz" gibi sorular sorma geleneği..vs...vs....vs...

İnanan-inanmayan herkesin mutlu, huzurlu, güzel bir ay geçirmesi dileği ile..Hayırlı ramazanlar...(biterken Karen O - If You're Gonna Be Dumb, You Gotta Be Tough çalıyordu..çok güzel şarkı)

31 Temmuz 2011 Pazar

...Sanki

tıkla büyüsün

29 Temmuz 2011 Cuma

Sıcaklardan Kurtulmanın 10 Alternatif Yöntemi

Sevgili blog, n'aber? Beni sorarsan fena sayılmam..İyi-kötü idare ediyorum çok şükür..Ultra-teknolojik laboratuarımda gittikçe artan sıcaklara karşı alternatif serinleme yöntemleri geliştirmekle meşgulüm..Malum, herkesin sürekli olarak havuza girme şansı yok..Klimalar da baş ağrısı yapıyor...Günde 423234 kere duşa girmek yetmiyor..Bu çalışma ile Nobel Bilim ve Barış ödüllerini aynı anda alacağım inşallah..Hatta biraz daha zorlarlar ise araya Nobel Edebiyat ödülü ve oscar sığdırabilirler...Öyle büyük bir araştırma yapıyorum (araştırmanın ne kadar önemli olduğunu yazının geneline bakarak anlayabilirsin, yanıyorum)...Neyse..Sözü fazla uzatmadan burada son vereyim..1 haftadır yaptığım yoğun beyin fırtınası sonucu işe yarayabileceğini düşündüğüm teoriksel 10 serinleme yöntemini yazmaya başlayayım...Sevgilerimle...Panda:


1-Su Savaşı
Malzemeler: Katılacak kişi sayısı kadar su tabancası, su
Ne olduğu adından rahatlıkla anlaşılabilen, hazırlanması gayet kolay bir yöntem..Bu yöntem için teorikellikten çıkıp bir takım deneyler de yaptım..Basit ve etkili...Ancak evde denemeniz durumunda, yöntem bitince temizlik yapmanız gerekiyor...hem de daha dikkatli hareket etmek zorunda kalıyorsunuz...tek dezavantajı bu..

2-Dev Buz Kütlesi
Malzemeler: Dev buz kütlesi, dev kap
Evet..Dev buz kütlesi..Saw 4'teki gibi bir boyut yeterli..Çıkıp üstüne oturularak serinlenebilir..Bu yöntemin sorunlarına gelirsek..Bu büyüklükte bir buz parçası bulmak zor olabilir..Ayrıca buzun erimesi %90a yaklaşınca "küçük buz parçasının üstünde durmaya çalışan kutup ayısı"na benzer üzücü bir görüntü oluşturabilirsiniz..Hasta olmanız da muhtemel

3-Devekuşu Sendromu
Malzemeler: Bir kova su
Yine basit bir yöntem..Kafamızı kuma gömer gibi belirli aralıklarla suya "gömüyoruz"..Kafamız serinlediği için vücudumuz da serinlemiş oluyor...Neden olmasın? Denemekten zarar gelmez..

4-Yapay Yağmur
Malzemeler: Boş oda spreyi kutusu, soğuk su (içine buz da koyulabilir)
Bu yöntemi çok uzun zamandır uygulamaktayım, başta onu söyleyeyim..Yapmanız gereken yapay yağmur makinesi(!)ni başınızın üstünde tutup yere paralel bir şekilde -makinenin ağzı havaya bakacak- 2-3 kez sıkmak..Ne kadar yukarıdan sıktığınıza bağlı olarak bir süre sonra yağmur zerrelerine benzer bir etki altında kalıyorsunuz..Ferahlıyorsunuz..Çok güzel bir yöntem..

5-Buzdolabı İzlemek
Malzemeler: Dolu bir buzdolabı
Belirli aralıklarla buzdolabını açıp seyrediyorsunuz..Bu sırada serinliyorsunuz..Bu yöntemde buzdolabının dolu olması önerilir, çünkü boş buzdolabına bakmak sıkıcı(!)...

6-Yoğurt Topu
Malzemeler: Buzdolabında bekletilmiş yoğurt
Kar topuna alternatif olabilecek bir yöntem..Katılımcıların her biri kutusundan bir avuç yoğurt alıp rakibine fırlatacak..Sonrası ise "yoğurt savaşı"...Kirli bir yöntem olması ve -"nimetle şaka olmaz" düsturundan yola çıkarsak- cehennemde cayır cayır yanacak olmamız bu yöntemin önündeki engeller..Yoksa neden olmasın?

7-Yapay Plaj
Malzemeler: Fazlaca kum, printer, yapıştırıcı, küvet, çeşitli plaj malzemesi (şezlong olursa süper olur), mayo, müzik çalabilen bir adet..
Bu yöntem fazla meşakatli ve masraflı gibi görünse de yapılması halinde çok işe yarayacağını düşünüyorum..Kısaca anlatmak gerekirse "banyomuzu plaja çeviriyoruz"..Bunun için önce bilgisayarımızdan gökyüzü çıktıları alıp duvara yapıştırıyoruz..Yapıştırıcı olarak peligom öneririm..Hem kaliteli yapıştırıcıdır, hem de beyin hücrelerinizi etkileyerek inandırıcılığın artmasını sağlar..Sonra banyomuzun zeminine kumu döküyoruz..Su ile doldurulmuş küvetimiz de denizimiz oluyor..Mayomuzu giyip, plaj malzemelerimizi de etrafa serpiştirdikten sonra geriye bir tek müzikçalardan dalga/martı vs. sesi dinlemek kalıyor..Buyrun size yapay plaj..Psikolojik olarak serinleme sağlanabilir..Yetmezse duş başlığınız sayesinde küçük "yaz yağmurları" oluşturabilirsiniz...Kolay gelsin...

8-Çıplak Yaşam
Malzemeler: -
Yöntem "malzemesiz kalmak"tan ibaret zaten..Ucuz ve kullanışlı..Zaten sıcaktan bunalmış vücudunuzdan giysi zulmünü atıyorsunuz..Serinletmese de iyi hissettiriyor..Not: Evde tek başınıza olmanızı öneririm..

9-Her Şey Aklında
Malzemeler: Bir adet Zen ustası
Her şeyin aslında aklımızın bir oyunu olduğunu, dolayısı ile sıcağında kafamızın içinde olduğunu kabul ediyoruz bu yöntemde..Bir Zen ustasından alacağımız eğitim ile sıcağı kafamızdan atıyoruz..Eğitim süresi biraz uzun olabilir ama denemekte bir zarar görmüyorum..

10-Ters Etki
Malzemeler: Battaniye
9 numaralı yöntem ile paralel sayılabilecek bir yöntem..Her şey görecelidir ve "kötünün kötüsü var" düsturlarından yola çıkarak yazın "derecesini artırıyoruz"..Yaklaşık 10-15 dakika battaniye altında oturduktan sonra -eğer su haline geçmemişsek- battaniyenin altından çıkıyoruz..Ve biraz önce şikayet ettiğimiz sıcaklığın aslında o kadar sıcak olmadğını, soğuk bile sayılacağını düşünüyoruz..Bu yöntemde de evde yalnız olmanızı tavsiye ederim, yoksa gören kişi tarafından yıllarca "salak" diye çağrılabilirsiniz..

Bonus Yöntem-Antartika!
Malzemeler: Bir adet Antartika bileti
Yukarıdaki yöntemlerin hiçbiri ile uğraşmak istemiyorsanız alın size bonus yöntem..Belki de en, en, ennn etkilisi...Hem vize alma derdi de yok..Bir uçak parasına yeni yerleri görmüş ve serinlemiş olacaksınız..Hem fok balıkları ile penguenleri izleme şansınız da olur..Daha ne olsun? Di mi?

Biterken Green Day - Holiday çalıyordu..Kendinize iyi bakın efem...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Alternatif Kutuplaşmalar #1


Malum..Sürekli bir kutuplaşma-ötekileştirme hali içindeyiz..Sanki ülkede herkes birbirinden nefret ediyor da, işi resmileştirmek üzere neden arıyor..Hep aynı nedenleri duymaktan bıkanlar varsa..Buyrun yeni kutuplaşmalar...

 -Diyarbakır’da yaşanan terör saldırısının ardından ülkemiz yine karıştı sayın seyirciler..13 kişinin şehit olduğu saldırı hakkında “bunlar ergenekonun son çırpınışları, dayan tayibim :(” görüşlü grupla, karşıt görüşlü “terör akp’nin suçu, alın size istikrar :(“ grubu birbirine girdi..Kavga sosyal paylaşım sitelerinde gerçekleştiği için can kaybı olmadı..Konuyla ilgili açıklama yapan bir yetkili “bir de facebook üzerinden vatan kurtaran insanlara kızarlar..bakın ne güzel-zararsız bir kavga oldu..Kavga sırasında 15 yaşında bir gencin klavyesinin q tuşu kırılmış, başka hasar yok..Keşke savaşlar da w.o.w. üzerinden yapılsa” dedi..Hayatlarının baharında kaybettiğimiz 13 insan için hiçkimse birşey söylemedi..

-Messi mi Ronaldo mu? Dün telegol’de başlayan tartışma istenmeyen görüntülere sebep oldu..Programa telefonla katılan Ronaldocuların “messi hanım evladı” açıklaması üzerine iki taraf taksim meydanında birbirine girdi..Olay sırasında “Arda Turan ulaaaan” diye bağırarak kendini yakmaya çalışan Hıncal Uluç, çevre esnafı tarafından son anda durduruldu ..

-Kız isteme merasimi sırasında büyük olay! Kahve faslı sırasında "şekerli kahve" isteyen damat, "şekersiz kahve"ci müstakbel kayınpederi tarafından yumuşak olmakla suçlandı..Gerilen sinirler, aşırı "latte"ci olan gelinin ortanca teyzesinin iki tarafa da "kro" demesi ile koptu...Çıkan kavgada iki fincan ile bir fincan altlığı kırıldı..Şimdi gözler bir ay sonra yapılacak nişanda..

-Harry Potter’ın son filmi hakkında “H.P. 2007 de son kitabının ardından bitmiştir, şimdi H.P. bitiyor diye üzülenler haindir” açıklaması yapan kitapçılar, filmciler tarafından protesto edildi…Bir filmci konu hakkında "Biz onlar yas tutarken bir şey dedik mi? O zaman biz 4üncü ya da 5inci filmi izliyorduk, benzer bir açıklama yapabilirdik ama yapmadık..Saygı duysunlar" derken, başka bir filmci "Bana göre tüm Harry Potter severler birdir..Benim kitapçı arkadaşlarım da var mesela" dedi..Yürüyüş sırasında kitap yakmaya kalkışan bir provakatör güvenlik güçleri tarafından tututklandı..

-Havaların gittikçe ısınmasına sinirlenen kışseverler, kış aylarında “keşke yaz gelse yeaaa” diyen yazseverlere saldırdı.. “Alın size yaz, yanıyooooz” diyen kışseverleri Türkiye Klimacılar Birliği sakinleştirdi..Klimalarda en az 12 ay taksit sözü alan kışseverler toplu halde "karlaar düşeer, düşer düşer ağlarııım" şarkısını söyledikten sonra dağıldı..

-Vodafone ile Turkcell arasında büyük çatışma! Vodefone'nun her reklamında Turkcell'e taş atmasına sinirlenen Turkcellliler Vodafone binasını bastı..Haberi duyan Vodafonelular "kırmızııııı" sloganları eşliğinde Turkcelllilere saldırdı..Olayı sonradan öğrenen Avealılar ise "Bize niye haber verilmedi? Biz de üçüncü büyük operatörüz..Birileri üç büyükleri iki büyüğe indirmeye çalışıyor, çok ayıp" dedi..

Biterken Ida Maria - Cherry Red çalıyordu...Kendinize iyi bakın :)

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Bir Öykü: Kapının Altından Sızan Sarı Işık


Karanlıktı..Hiçbirşey göremiyordu..Yavaşça yattığı yerden doğruldu..Nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı bir süre..Burası kendi evine hiç benzemiyordu..Karanlıkta olmasına rağmen bunu fark etmişti..Boynu kötü bir şekilde ağrıyordu..Ne olmuştu acaba? Bir süre oturup gözlerinin karanlığa alışmasını bekledi..Vücudunu yine o "his" sarmıştı.."Gitmeliyim" diye düşündü.."Yoksa patlayacağım..."

Daha önce de birkaç defa daha başına gelmişti..Bu O'nun kaderiydi..Tecrübeli olduğu için -lanet olsun!- ne yapacağını biliyordu hiç olmazsa..Sakin bir şekilde içinde bulunduğu bu "durumdan" kurtulmalıydı..Ses çıkarmadan ayağa kalktı..Henüz odada yalnız olup olmadığını bilmiyordu..Elleri ile etrafını yoklayarak kapıyı bulmaya çalıştı..Ağrıları artmıştı..Vakti daralıyor gibi görünüyordu..Hızlı olmalıydı..Gecikirse neler olacağını tahmin etmek bile istemiyordu..Kapıyı buldu en sonunda..Yavaşça açtı..Şanslıydı, kapı kilitli değildi..Hızla koridora bir göz attı..Kimse yoktu..Ne tarafa gitmeliydi acaba?

Dikkatlice ilerlemeye başladı..Etraf son derece sessizdi..Ayak seslerini sadece kendisinin duymasını ümit etti..Koridorun iki yanında odalar vardı..Birisi dışında odalar ışıksız ve sessizdi...O odanın kapısının altından ise cılız bir sarı ışık sızıyordu..Yaklaştı..İçeride iki kişi fısıldaşarak tartışıyordu....Söylenenleri anlayamadı..Kimdi acaba onlar? Şimdi ne yapacaktı? İçeri mi girecekti, yoksa -daha önce yaptıkları gibi- sezgilerine mi güvenecekti? İlk defa kararsız duruma düşmüştü..

İlerlemeyi tercih etti..Kurtulmaya yaklaştığını hissediyordu..Önce en sondaki kapıyı denedi..Kilitliydi..Karşısındaki kapıya yöneldi..Heyecanı -ve acısı- giderek artıyordu..Alnındaki ter damlalaını koluyla sildi..Kapının tokmağını kavradı..Doğru kapı bu olmalıydı..Daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı...Fazla ses çıkarmamaya özen göstererek tokmapı çevirdi.. Evet..bulmuştu...Çığlık atmamak için kendini zor tuttu..Yine de ağzından küçük bir sevinç nidası çıktı..Arkasına -koridora, ışık sızan odaya- döndü..Bu sesi birilerinin duyup duymadığına kontrol etti..Bir hareketlilik görünmüyordu...Tekrardan içeriye yöneldi..Karşısında duruyordu işte "kurtuluşu"...

***

(7 saat sonra)
-Ooo, yiğenim de kalkmış..Rahat uyuyabildin mi bakiim?
-Ehe-ehe, uyudum dayı..Yalnız, gece bir ara çişim geldi, tuvaletinizi çok zor buldum...
-Keşke gelip bana sorsaydın lan..Yengenle sabaha kadar oturduk biz...

(o sadece dayısının evinde yatıya kalmış utangaç bir ergendi..."bu onun kaderiymiş"miş.."tuvalete gitmezse ölecekmiş"miş...gören de james bond sanacak hergeleyi...sidikli...)
the end

Gizemli başlayan hikayelerin, tırt bir sonla bitmesi..Rectoa'dan öğrenmiştim..Böyle şeyler yazmayı seviyorum..Biterken hiçbirşey çalmıyordu...Kendinize iyi bakın efendim :)

12 Temmuz 2011 Salı

Yazmıyorum, çünkü...


-...Akraba istilasına uğradım..Çekirge sürüsü gibiler mübarek..Yalnız kalmak imkansız..Dolayısıyla kendime birazcık zaman ayırıp o blog yazma moduna giremiyorum..Birazcık girsem kesin bir şey oluyor ve o konsatrasyon-sessizlik kayboluveriyor..Üzücü bir durum tabii ki..İnsan dinlenmek için evinden kaçar mı lan?

-...Laptop'ım fazla ısınıyor..Zaten yaz mevsiminde olduğumuz için -doğal olarak- havalar fazla bir sıcak..Bir de buna ısınmış bir laptop ekleyince çekilmez bir sauna etkisi oluşuyor..İnsanın yazası gelmiyor..İnternet başında da  fazla duramıyorum bu yüzden..Bir Ipad'im yok ki koyayım kucağıma, oradan blogger'a gireyim :(  (dev bir buz kütlesinin üzerinde laptop kullanmayı düşünmedim de değil)

-...Karoshi denilen illete bulaştım..Bildiğin hastalık lan..Çok zevkli ve bir türlü bırakamıyorsun (çekirdek çitlemenin oyun hali!)..En eski versiyonundan en yeni pc versiyonuna kadar (iphone-ipad yok diye bir üstte üzülmüştüm zaten, son oyunda bu zamazingolar için çıkmış) üşenmeden 3-4 kez bitirdim...Bulaşmak isteyen baksın: dikkat bağımlılık yapar

-...Twitter..Evet...Yazmıyorum, çünkü twitter..Eskiden aklımıza bir şey gelince, onu dallandırıp-büyütürdük ve o şeyden bir blog yazısı ortaya çıkardı..Ya da küçük küçük maddelerden "anektod silsilasyonu" olurdu..Şimdi "blogger'ın özet geç piç"i twitter yüzünden o şeyler direk 140 karakter olarak kalıyor..Fast food kültürü hayatımızı çok bozdu...Tumblr'a değinmiyorum bile..

-...Malın Gözü de bitti ühühüh..Rectoa ile eş zamanlı tanışmıştık blogger'la...O blogunu kapatınca ben de yazmadım işte..

-...harddiskimin bozulmasıyla kaybolan dizi-filmlerimi tekrar indirmekle meşgulüm..O işi yaparken blogla ilgilenemiyorum..Nasıl bir alaka bilemedim, ama öyle işte (yersen)

-...daha soruşturma tamamlanmadı..Yargı henüz bir karar vermeden bu konu hakkında konuşmam doğru değ....öhm....pardon...bahaneleri karıştırmışım..

-Yazmıyorum çünkü tembelim...Kısa ve öz..İlk başta bunu itiraf edebilsem başka bahaneler uydurmaya gerek kalmazdı ya, neyse..

Biterken Nil Karaibrahimgil - Bu Mudur çalıyordu...Tekrar görüşebilmek dileği ile, kendinize iyi bakın efendim

1 Temmuz 2011 Cuma

Olmayan Filmden Ayrıntılar

Her Türk genci gibi benim de film çekme hayallerim oldu hayatımın çeşitli dönemlerinde..Ve çoğu gibi bu konuda hiçbirşey yapmadım..Bugün ufakta olsa bir adım atmak istiyorum..Senaryosunu kendimin yazacağı filmimde yer almasını istediğim 100lerce ayrıntıdan-parçadan birkaçını yazayım dedim..Belki daha sonra filmimde olmasını istediğim diyaloglar-sahneler vs. diye devam eder bu...Tüme varım yöntemi...Hayır..Film çekmek filan istemiyorum..Bugün bunu yapmamın tek sebebi: can sıkıntısı..Hem bir gün yine hayallerim depreşirse elimde az buçuk fikir oluşsun...Değil mi? İşte o ayrıntılardan birkaçı :)

Güneş'le Güçlenen Vampirler: Eğer bir korku filmi olacaksa bu film, içinde yer alan vampirler güneşte yok olmayacaklar..Hatta güneş ışığı ile güçlenecekler..Sırf klişelere inat...Saçma ama istiyorum ben bunu..

Where is My Blind?: Filmin konusu ya da türü hakkında bir fikrim yok..Ama her ne olursa olsun şu şarkı filmde yer alacak..Tabii bazı "hukuki nedenlerden" dolayı şarkının sözlerinde "birazcık" değişiklik yapmamız gerekebilir..Fazla bütcemiz yok sonuçta..Mesela "where is my blind" olarak değiştirebiliriz..Görme engelli sevgilisini kaybetmiş bir gencin dramı! Konu da o olur..Tamam işte...

Başlangıç: Film bir insanın gözlerindenmiş gibi yapılan bir çekimle başlayabilir*..Büyük ihtimal bu karakterin gözleri bozuktur..Gözlüğünü bulup-takana kadar görüntü bir süre bulanık kalır hatta..(*demek istediğim şöyle birşey)

"Bir filmin içindeyiz şu an!": Konudan bağımsız yan karakterlerden birinin akli dengesi bozuk olabilir(!) ve kendini bir filmin içinde zannedebilir(!)..Diğer karakterlere sürekli "bu sadece bir film", "bir filmin içindeyiz şuan enayiler" gibi şeyler söyleyip olmayan(!) kameralara el sallar..Tabii diğer karakterler bu "delinin" sözlerine inanmaz..Bir komedi unsuru olarak değil de ciddi bir şekilde yapmak istiyorum bunu.. "Jashua Amca eskiden bir bilim adamıymış (isviçreli), yaptığı çalışmalar sırasında (5-6-7 açılı diş fırçası) kafayı yemiş ve mahallemizde evsiz olarak yaşamaya başlamış..aslında zararsız adam, seviyoruz mahallecek"

Tekrarlanan Obje: Objenin biri, fazla göze batmayacak şekilde tüm sahnelerde yer alabilir..Böylelikle filmdeki ayrıntılara kimlerin dikkat edip/etmediğini öğrenilebilir..Bu obje kitap, bardak ya da bir oyuncak olabilir..

Farklı Açılardan Bakmak: Bir olayın farklı kişilerin gözüyle anlatıldığı bir hikaye de olabilir aslında..Sürekli baştan başlayan olayda her seferinde farklı bir parça görülecek..Bunun için Lost'taki gibi bir "ıssız adaya uçak düşme hikayesi" uydurulabilir..Ama kısıtlı bütcemizden dolayı uçak ve ada yerine otobüs ve otoyol kullanılabilir.. Otobüsleri ıssız bir otoyolda arızalanan TokatTurizm Altılısı'nın hikayesi.. Black Smoke yerine de mangal dumanı olur artık..

Her Şey Sanat İçin: Seda Sayan, Serdar Ortaç ve Acun Ilıcalı'nın birlikte patlatıldığı bir sahne mutlaka olsun istiyorum..Konuyla alakalı olmasa da olur..Yalnız sahnenin yeterince etkili olabilmesi için bu şahıslar gerçekten patlatılacak..Dublör kullanımı da istemiyorum..Her şey sanat için tabii ki :)

Kesik Çayır Biçilir mi?: Aynı şekilde Devlet Bahçeli'nin "kesik çayır biçilir mi, aman da sular soğuk içilir mi" isimli güzide halk eserimizi seslendirdiği bir sahne çekmek istiyorum..Bu sahne filmde kullanılmasa da olur..Sadece benim "nasıl olur acaba?" merakım giderilsin..ehe...

Cast Gösterimi: Tüm film bitti(!), son olarak film sonu cast gösterimi kaldı artık...Her oyuncu/görevli kendi ismini ispirtolu kalemle kameraya yazabilir..Değişik bir gösterim..Hoş olur sanırım...

Saçma ve dağınık bir yazı oldu..Bilgisayarım bozulmadan önce aklıma gelmişti böyle birşey yazmak..Hemen kağıda dökemediğim için dağıldılar biraz...Kusura bakma sevgili okur.. Biterken Jessie J - Nobody is Perfect çalıyordu..Kendini iyi bak

29 Haziran 2011 Çarşamba

Kişisel Verilerimi Yedeklemeyen Aklıma Tüküreyim


Harddiskim bozuldu yine..Dört-beş ay önce de bozulmuştu..Bilgilerimin kaybolduğu söylenmesine rağmen Teknosa çalışanları kurtarmıştı..O gün kişisel bilgilerimi yedeklemeye karar vermiştim..Ama yok..En fazla yarım saatimi alacak işi sürekli erteledim durdum..Sonuç acı oldu tabii..Bilgilerim -büyük ihtimal- kurtarılamayacak bu sefer..Aferin bana...Ders notlarım...Fotoğraflarım...Çevirilerim..O kadar uğtaştığım işler..Şimdi o verilerin üzerine hep beraber bir bardak soğuk su içelim lütfen..Gulp

25 Haziran 2011 Cumartesi

i'll find someone like you...


Şu şarkıyı daha yeni öğrendim ben..Kendi adıma üzüldüm..4 aydır internette/müzik kanalında videoları dönüyormuş, haberim olmadı..Zaten Brit Müzik Ödülleri (kayıt da oraya ait) denilen bir hedede patlamış..Bu performanstan sonra kızın albüm satışı %890 artmış ekşide yazdığına göre..Patlamayacak gibi de değil hani..Ödüllerden önce bu güzel şarkıdan haberi olup da söylemeyen dallamaları buradan tebrik ediyorum..İnsan bir şekilde paylaşırdı bu şaheseri..Bencil İngilizler..

Zaten bir kere dinlemek yetiyor kendinizi kaptırmak için..Sonra ister istemez dinliyorsun..Hanımkızcağızımızın sesinin de maaşallahı var..O ne güzelliktir/duruluktur..İnsanı rahatlatan birşeyler var içinde (yüzünde de aynı şeyden var)..Bir Dido, bir Regina Spektor derdim..Al bir de bu..4-5 gündür tanıyorum kendisini, sanki yıllardır biliyorum..Başka şarkılarını araştıramadım daha..Bir türlü bırakamıyorum ki bu şarkıyı..Virüs gibi birşey..Sanırım birçoğunuzun haberi vardır, ama benim gibi kaçıran birkaç tane şanssız insan varsa diye paylaştım..Bol bol dinleyin efendim...

Yazı biterken -tabii ki- Adele - Someone like you çalıyordu (söylemeyi unuttum, sözler de çok güzel lan!)..

Pandanın Dönüşü


Yine, yeniden, yeni bir blog...Ehehe...Bunun kaçıncı olduğunu bile bilmiyorum...3'ten sonra saymayı bıraktım..7-8 olmuştur muhtemelen...Hiç hoş değil..Ama ne yapayım? Takıntılı bir insanım..Başlangıçlar mükemmel olmalı bana göre..Balık baştan kokar atasözünü çocukluğumdan beri sevmişimdir...Kervan da yolda düzelmez bence...Palavra...Yeni bir bloga başlarken de iyi bir ritm tutturmak lazım...Tutturamayınca olmuyor..Nasıl başlarsan öyle devam ediyor çünkü...Bir süre sonra yazmıyorsun..Bir yerde kalıp da yeniden başlayamıyorum normal insanlar gibi....Sonra yeni bir blog açıyorum...

Aslında utanç verici bir durum bu..Yeni bir blogu olduğunu söylemeye utanıyor insan..Takip eden için de ayrı bir gıcıklık..Adam bir türlü duramıyor yerinde..Hangi blogunu takip edeceğini şaşırıyorsun..Bu yüzden burayı kimseye duyurmayacağım..Nasıl olsa bir zaman sonra öğrenmek isteyen öğrenir...Hmm..Sanırım bu kadar yeter..O kadar çok başlangıç yazdım ki şu ana kadar..Yeni şeyler söylemekte zorlanıyorum...Neden bu kadar kasıyorsam..Taş çatlasa 5 kişi okuyacak şunu..Kimsenin "ilk postu nasıldı acaba" diye buraya döneceğini sanmıyorum (döndüysen; naber?)..

Hem önümüzde bir 22 Ağustos meselesi var..Blogger'ın sonunun ne olacağı meçhul..Şurada belki son iki ayımızı yaşıyoruz..Onda da gülelim, eğlenelim, güzel zaman geçirelim, değil mi?..Sonra çocuklarımıza anlatırız "bizim zamanımızda blogger vardı" diye..Hatta kafalarını daha da karıştırmak istiyorsak "internet özgürdü, bir sürü site vardı, bakma şimdi bir tek adnan amcanın sitesinin olduğuna"  diye ekleriz..

Hehe..İçimden bir ses buranın kalıcı olacağını söylüyor..Bir önceki blogumda da aynı şeyi söylemişti ama olsun..Oranın ismini sevmemiştim hem..Oysa panda öyle mi...Panda...Panda...Bak ne kadar güzel...Yeni blogum, yeni insanlar...Merhaba