10 Ocak 2012 Salı

Görüşmeyeli Nasılım? (Bölüm 1)


Sevgili blogger, bir süredir seni boşladım..Ama neden boşladım bi' sor..Başımda çok büyük bir bela vardı maalesef..Haftada 2 gün-8 saatlik bir bela: İÇMİMARİ PROJE 3! (isme bak, korku filmi gibi...sayı büyüdükçe dozu da artıyor pezevengin)... Tüm haftam, tüm hayatım bu 8 saate göre şekillendi şu son 3-4 ayda maalesef :(...Son derece sıkıcı-yoğun bir döngünün içinde debelenip durdum..Tamam..Her 4 insandan 3ü hayatının monoton olduğundan şikayet ediyor..Ama birçok duygunun da belirli bir sıra ve süre ile -üstelik bu yoğunlukta- tekrarlanabileceğini bilmiyordum..En ufak bir şaşırma/sekme yok..Sanki bir roman karakteriyim ve yazar bu kısmı yazmaya üşenip kopyala-yapıştır yapmış...Al işte, proje belası ile allak bullak olmuş 1 haftamın halet-i ruhiyesi:

SALI
Benim için hafta salı gününden başlıyor..Belanın ilk kısmı bu günün sabahı çünkü..Güne daha sabahın körü bile olmadan 5-6 gibi heyecanla(!) giriyorum (ya da hiç yatmadığım için başlangıç belirsiz)..Makette eksik kalan yerleri saat 8.30'a kadar tamamlamaya çalışıyorum..Kampüse yaklaştıkça bu heyecan yerini "keşke bir olay olsa, minibüs kaza yapsa, olağanüstü hal ilan edilse, uzaylılar beni kaçırsa da ders iptal olsa" şeklinde temennilere bırakıyor..Sonrası karanlık biraz.."Eleştiri" sırasının gelmesine kadar pek bir şey hissedemiyorsun..Daha doğrusu hisler algılanamayacak kadar hızlı değişiyor (saniyede 234409 his gibi)..Onca değişkenin içinde değişmeyen tek şey dünyanın en beceriksiz insanı olduğun ve bırak mimarlığı, elma soymayı beceremeyeceğin düşüncesi...Bu düşünceyi aynı anda en az 40 kişiye düşündürtmek de ayrı bir eğitim başarısı(!) tabi (bununla gurur duyan neanderthaller var bu arada)...Neyse...O sıranın gelip-geçmesi ile birlikte bir Andy Dufresnevari bir Rockyvari sevinç duygusu kaplıyor bedeni..Günün geri kalanı bu sevinç hali,  uyku modunda bir beyin, yüzde salakça bir gülümseme ile geçiyor (forrest gump evresi).. Sabah elma soymayı beceremeyeceğini düşünürken, bu evrede dünyanın en yetenekli insanı olduğunu düşünüyorsun..Gece yatağa çekilme ile de kafaya bir "acaba" takılıyor....(bol üç nokta)

ÇARŞAMBA
Sabah derste uyuklama ile başlayıp, öğlen uyku ile devam eden, akşam "yarım saate makete başlıyorum(...)bi yarım saat daha bekleyeyim(...)şurayı şöyle, burayı böyle yaparım ama önce son kez bi erteleme yapayım(...)aslında şurayı straforlu maket kartonu ile yapsam daha güzel olur, 1 saat sonra kesin başlıyorum(...)saat geç oldu, nasıl olsa neyin nereye olacağı en ince ayrıntısı ile belli, yarın kolayca yaparım" ile biten gereksiz bir gün..Sanırım bu gün devlet kararı ile 12 saate indirildi de benim haberim yok..

PERŞEMBE
En berbat günlerden bir tanesi..Sabahtan maket stresi başlıyor..Salı gecesi akla takılan tek bir acaba bölünerek çoğalmış bir şekilde karşına geçip nanik yapıyor..En son "acaba bu meslek bana göre değil mi" sorusuna kadar da gidiyor..Salı günü ayakta 20 tasarım yaptığın mekanlara "inşallah tez vakitte batar burası, şu kolon da dükkan sahibinin götüne girer inşallah" şeklinde anlamsız-aşırı bir sinirle bakıyorum..Akşam 8'de -ne kadar daha erken oturmak için uğraşsam da- maketin/çizimin başına oturuyorum..Ters gidebilecek bir şey varsa, kesinlikle ters gidiyor (allah belasını versin murphy kanunlarının)..Gece 12-1 gibi sinir küpü olmuş şekilde, 8de kalkmak üzere yatağa gidiyorum..Rüyamda milimetrik hesaplar ile maket malzemeleri sevişiyor...

devamı akşama ya da yarına...biterken şebnem ferah - fırtına çalıyordu...yeniden merhaba :)

0 yorum: